Günümüzde yaşayan en başarılı mimarlar arasındaki Renzo Piano, 1964 doğumlu İtalyan mimardır. Mimarlık kariyeri boyunca RIBA Altın Madalyası, Pritzker Mimarlık Ödülü, Erasmus Ödülü, Neutra Ödülü ve LEED En Başarılı Proje Ödülü gibi çok saygın ödüllere layık görülmüştür. Her projesi görülmeye ve incelenmeye değer. Fakat gelin Renzo Piano eserleri arasından en başarılı bulduğumuz 10 yapıya göz atalım.
1. Pompidou Merkezi
Pompidou Merkezi Paris’te Renzo Piano ve Richard Rogers tarafından tasarlanmıştır. 1971 yılında bir yarışma sonucu ortaya çıkan bu tasarım, modern mimarlığa damgasını vurarak en bilinen Renzo Piano eserleri arasına girmiştir. Aradan neredeyse yarım asır geçmesine rağmen tasarım konsepti ve mimarların aldığı özgün kararlar yeni mimarlara ilham vermeye devam ediyor.

Merkez, brütalist mimari örnekleri arasında en orijinal ve etkili yapı olarak gösterilmektedir. Mimarlar, çelik ve cam malzemelerini kullanarak içi ile dışı yer değiştirmiş gibi görünen bir yapı tasarladılar. Gerçekten de içeride görmeye alışık olduğumuz merdivenler, asansörler, havalandırma ve merkezi ısıtma boruları dışarıda yer alıyor.
Yapının çevre ile ilişkisi de oldukça kuvvetli. Paris’in sıkışık bir bölgesinde bulunan Pompidou, kendini caddeye doğru çekmekte. Böylece arkasında oldukça hoş bir meydan oluşturmaktadır. Bu meydan sayesinde insanlar bir araya gelebilirken, kültür merkezi de izlenesi bir sahneye dönüşüyor.
2. Whitney Amerikan Sanat Müzesi
Renzo Piano, bu yapıyı 2015 yılında New York’ta tasarladı. İçerideki toplam alanı 6 bin m2 olan galeri mekanları yapının 9 katına serpiştirilmiş.
Binanın cephesi açık çelik paneller ile kaplı. Ayrıca yapının dinamik duruşu, dış mekanda çeşitli seyir mekanları oluşturuyor. Yapının sahip olduğu teraslar Hudson Nehri’ne karşı uzanarak eşsiz bir manzara imkanı sunmakta.
3. Pathe Vakfı Binası

Paris’te bulunan yapı 2014 yılında 2200 m2’lik bir alanda inşa edilmiştir. Tarihi bir yerleşim yerinde bulunan yapının konsepti, burada bulunan eski binalar ile iletişim halinde kurgulanmıştır. Bina, çevredeki yapıların arasından geçmeye çalışan canlı bir organizmayı andırıyor. Bu sebeple “Yaratık” olarak anılıyor.
Tarihi yapıların bulunduğu bir blokta, orta avluya yerleşen Pathe Vakfı binası, zemin katında yeşil alanlara sahiptir. En üst katın çatısı cam ile kaplıdır. Bu ise vakfın ofis mekanlarına doğal ışık sağlamaktadır. Yapıya iki tarihi binanın ortasından girilebiliyor.
4. Kaliforniya Bilim Akademisi

Sürdürülebilir mimari konusunda oldukça başarılı olan Kaliforniya Bilim Akademisi, 2008 yılında tamamlandı. Binanın yeşil çatısında çok sayıda yuvarlak cam ile donatılmış 2 tepecik bulunmaktadır. Akademi yapısının içinde kurgulanan doğal ekosistemler yapının tasarımını da etkilemiş.
İçerideki ekosistemlerin doğal hava alabilmesi için çatıdaki camlar açılıp-kapanabilir özelliktedir. Yeşil çatı sayesinde doğal bir yalıtım katmanı sağlanmış. Böylece yapay hvac sistemlerine ihtiyaç duyulmamıştır. İçerisinde bulundurduğu planetaryum, akvaryum, yağmur ormanı, çatısındaki fotovoltaik camlar ve diğer tasarım kararları sayesinde Renzo Piano, bu yapı ile LEED En İyi Tasarım Ödülü’nü almıştır.
5. İstanbul Modern
Yapımı halen devam eden İstanbul Modern, Galataport projesi kapsamında yapılmaktadır. Boğaza sıfır konumdaki yapı, 2’si yerin altında olmak üzere 5 katlıdır. 15 bin metrekarelik yapı alanına sahip olan İstanbul Modern, sadece sergi mekanlarına değil aynı zamanda eğitim ve kültürel aktiviteleri de barındıran geniş bir programa sahip. Kafe, kitap satış noktası, kütüphane, workshop bu işlevlerden sadece birkaçı.

Deniz tarafına konumlanan merdivenler hem yapının doğu cephesine dinamizm katıyor hem de dışarıdaki teraslar ile bağlantı kuruyor. Böylece yapının dış cephesinde, çatıdaki terasa kadar uzanan bir dolaşım ağı kuruluyor. Ayrıca cephelerde bulunan 4 merdivenin dışında, yapının merkezinde çok daha büyük bir ana merdiven bulunmaktadır.
6. Botin Kültür Merkezi

Kültür merkezi Piano’nun İspanya’daki ilk yapısıdır. Yapının bir kısmı deniz üstünde 20 metrelik bir çıkma olarak devam ederken, geriye kalan kısmı ise sahildedir. Pilotiler üzerinde yükselen yapı, zemin kotunda insanların manzarasını en az seviyede kesmeyi amaçlıyor.
Tasarımda iki ana blok var. Blokların dış cephesinde sirkülasyon elemanları konumlandırılmış ve her ikisini de birbirine bağlamaktadır. Ana yapı malzemeleri çelik ve camdır. Yapının cephelerinde bulunan 280 bin adet seramik tuğla, eğrisel formları sayesinde ışığı dağıtmakta ve kentin atmosferi ile görsel bir bütünlük sağlamaktadır.
7. The Shard Gökdeleni

Londra’da yer alan bu 72 katlı gökdelen 309.6 metre yüksekliğe sahiptir. Yapımı 2009-2012 yılları arasında sürmüştür. Karma kullanıma sahip binada oteller, restoranlar, rezidans konutları, ofis mekanları ve seyir galerileri bulunmaktadır. Yapının en dikkat çekici özelliği 8 adet eğimli cephenin oluşturduğu piramidal formudur.
Cephelerde beyaz renkli camlar kullanılmış ve çift cephe sistemi sayesinde ısı kontrolü sağlanarak pasif enerji ilkeleri göz önünde bulundurulmuş. Bu ekstra beyaz cephe, ışıktan daha çok yararlanma ve gökyüzü ışığının değişimlerine daha duyarlı olma imkanı sunmuştur. Yapının bazı katlarında konumlanan kış bahçeleri, cephede açılan boşluklar sayesinde doğal hava sirkülasyonundan faydalanmaktadır.
8. The New York Times Binası

52 katlı bu modern gökdelenin cephe sistemi en dikkat çekici özelliklerinden biri. Cam ve çelik malzemenin yanı sıra, cephede bir de seramik çubuklar kullanılmış. Bu seramikler güneş kırıcı görevi görmekte. Cephe sistemi güneş kaynaklı ısıyı yansıtırken, ışığı ise içeri alıyor. İçeri ile dışarısı arasındaki sınırları muğlaklaştırmayı hedefleyen Piano, işverenin habercilik konusundaki ilkelerini bu tasarımına yansıtmıştır. Gerçekten de şeffaflık ilkesini cephede görmek mümkün.
Tasarım konseptindeki bir diğer önemli ilke enerji tasarrufu. Yapı ışığa oldukça duyarlı bir teknolojiye sahip. Cephe, gün içinde ışığa göre kendi rengini değiştiriyor. Karamsar havalarda beyazlaşan cephe, gün batımında kızıllaşıp, güneşin kuvvetli olduğu durumlarda ise altın gibi parlıyor.
9. Tjibaou Kültür Merkezi

Bu yapı kompleksi 1998 yılında, Avustralya’daki Yeni Kaledonya bölgesinde yapılmıştır. Renzo Piano, bu projede yerel mimari için en başarılı örneklerden birini ortaya koymuştur. Geleneksel yapım tekniklerini günümüz teknolojisine göre yeniden yorumlamış. Böylece bağlam içinde düşünülen ve yere ait olan bu proje ortaya çıkmıştır.
Tjibaou Kültür Merkezi, Nouméa halkının “Kanak” kültürünü yansıtmaktadır. Geleneksel yapım teknikleri ve malzemeleri, cam ve çelik gibi modern malzemeler ile birlikte kullanılmış. Aynı zamanda doğa ile iç içe bir yaşam sunan kültür merkezi, pasif enerji konusunda da oldukça verimli tasarlanmıştır. Proje kapsamında toplamda 10 adet kulübeyi içeren 3 köy bulunuyor.
10. Roma Müzik Parkı
1994-2002 yılları arasında yapımı süren Roma Müzik Parkı; 2800, 1200 ve 700 kişilik oturma kapasitelerine sahip olan 3 oditoryum binasını içermektedir. Projenin yapımı sırasında arazide eski Roma’ya ait bir villanın izlerine rastlanmış. Bu bulgular, inşaatı yavaşlatsa da Müzik Parkı’nın proje alanı ile kurduğu bağın kuvvetlenmesine imkan sağlamıştır. Renzo Piano Building Workshop (RPBW)’un resmi sitesine göre bu villa kalıntısı 2600 yıl öncesine dayanıyor.

Oditoryum binaları birer müzik kutusunu andırmaktadır. Bu üç müzik kutusu bir araya gelerek ortalarında merkezi bir boşluk oluşturmaktalar. Bu merkezdeki açık alan ise 4. bir oditoryum olarak tasarlanmıştır.
Renzo Piano’nun eserleri arasından en başarılı bulduğumuz 10 yapıyı inceledik. Siz de yorum kısmında mimarın en iyi yapılarını liste halinde bizimle paylaşabilirsiniz!